Polis korkusu, hapishane ve ABD’deki Afrika kökenliler

Düşündürücü bir istatistikten bahsedeyim önce size. New York Times’ta 3 Haziran’da David Leonhard yazmış. ABD’de 30 yaşlarındaki Afrika kökenli erkeklerin yüzde 10’u hapiste. Beyaz Amerikalılarla kıyaslarsak Afrika kökenlilerin hapse atılma oranı beş misli.

Günümüzde beyaz ABD’lilerin yüzde 3’ü hayatlarının herhangi bir döneminde hapiste yatmış. Bu oran Afrika kökenlilerde yüzde 20. Kestirip atabiliriz tabii ‘onlar daha çok suç işliyor’ diye. Öyle bile olsa nedenlerini araştırmak lazım.

Konunun uzmanı değilim. Ayrıca farklı boyutları var. Tarihsel, sosyolojik, ekonomik. Eğer ABD’deki eylemlerin nedenlerini önyargısız biçimde anlamak istiyorsanız size üç kaynak önereceğim.

İlki bir film, ‘Detroit’. 2017 yapımı ve Kathryn Bigelow yönetmiş. 1967’de geçen gerçek bir hikâye. Emniyet teşkilatında kurumsallaşmış ırkçılık ve üç masum Afrika kökenlinin gereksiz yere polis tarafından katledilmesi üzerine hem sürükleyici hem düşündürücü bir drama.

Polis korkusu, hapishane ve ABD’deki Afrika kökenliler
İkinci önerim roman gibi okunan bir sosyoloji kitabı. Yazarı Alice Goffman. 20. yüzyılın önde gelen sosyal bilimcilerinden Erving Goffman’nın kızı. Doktora çalışmasını Philadelphia’da Afrika kökenli mahallelerinde yapmış ve kitap haline getirmiş. 2014’te Chicago Üniversitesi yayınlarından çıkmış: ‘On The Run: Fugitive Life in An American City’ (Yolda: Bir Amerikan Şehrinde Kaçak Hayat). Fakir Afrika kökenli mahallelerindeki devamlı polis baskısı ve kurumsallaşmış ırkçılığın sosyal yapı ve aile üzerindeki etki ve sonuçları çok yönlü irdelenmiş. Kitap bir entelektüel bomba etkisi yaptığı için şu an Pomona Kolej’de asistan profesör olan Alice Goffman, Amy Wax gibi sağcı hocaların başını çektiği akademik linç kampanyasına maruz kalmış.
Polis korkusu, hapishane ve ABD’deki Afrika kökenliler

Goffman düzeni değiştirme yanlısı ama geçenlerde ölen Harvard Üniversitesi İktisat Profesörü Alberto Alesina tam merkezde yer alıyor. Alesina’nın Edward Glaeser ve Bruce Sacerdote ile birlikte hazırladıkları, 2001’de yayımlanan çok önemli bir makaleleri var: ‘Why Doesn’t The US Have A European Style Welfare-State?’. ‘ABD’de Avrupa’da olduğu gibi bir ‘sosyal refah devleti’ yok ve gelir dağılımı üçüncü dünya ülkeleri gibi. Neden?’ Sağlam ekonomik modellere dayanan bu araştırma, nedenlerden birinin de ırk ayrımına dayalı kutuplaşma olduğunu iddia ediyor. Fakirlerin büyük çoğunluğu Afrika kökenli.

Düzen yanlısı, sağcı politikacılar da yangına körükle gidiyor ve ırkçı beyazların karşı çıkacağı sosyal adalete dayalı ekonomik politikalar yerine büyük zenginler ve şirketlerin yararına ekonomik politikaları tercih ediyorlar. Tabii bir yandan bunu yaparken diğer yandan protesto edenleri terörist ilan edip kriminalize etmeye çalışıyorlar. Ama artık bu taktikler daha az kişiyi ikna ediyor ve takke düşüp kel görünmeye başladı.

Siz ne düşünüyorsunuz?

1 Yorum
Mart 24, 2024

Vedat Bey merhaba, yaziniz icin tesekkurler. Cok faydali buldum. 5 senedir Hollanda’da yasiyorum. Sosyal refah devleti olmasina ragmen burada da kalifiye olmayan islerin cogunda etnik kokenli kisiler calisiyor. Para ve sermaye daha cok beyaz, hıristiyan ve erkek kitlenin elinde. Kapitalizmin kokeni somurgeci doneme dayaniyor ve sosyal refah devleti yaratilmaya calisilsa da sistem hala bazi secilmis gruplari destekliyor. Farklar Amerika’daki kadar buyuk degil ve gorece herkes standart yasam kalitesine sahip ancak suc ve bilimum olumsuz haberde hep etnik azinliklar on planda. Cozulmesi zor bir chicken & egg problemi sanki tum bunlar. Isin kotusu, sadece bir kac ulkeye degil, dunyaya ozgu gibi duruyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir